Anasayfa

20 Ağustos 2016 Cumartesi

KABAK KOYU

Caliente bungalov evleri
   Yazmaya başlarken o anları  tekrar yaşıyormuşum gibi heyecanlanıyorum. Çünkü ben Faralya köyüne aşık oldum. Ses yok, doğa var, güzel insanlar var. Kafa dinlemeye gelmişler. Onlarda sen ben gibi ilham almak istemiş. Huzur depoluyorlar.Sizlere de bunu fotoğraflarla destekleyerek anlatacağım zaten.


  Öncelikle kalacak yer konusunda konuşalım;
Biz Booking.com dan  baktık.(Artık booking Türkiyeye hizmet vermiyor.)
''Caliente Bungalovs'' adlı tesisi fiyatları uygun olduğu için tercih ettik. Henüz 5 aylık yeni bir tesismiş. Bu tesisin Kabak koyuna uzaklığı 15-20 dk kadar.Aşağılarda koya çok yakın tesisler var ama fiyatı ona göre değişiyor. Koya gitmek için yamaç aşağı yürüyorsunuz. Ayrıca kamp alanı da var. Kamp alanında kalırsanız 30-35 TL, bungalov'da kalırsanız 2 kişi 130 TL gibi bir rakam ödüyorsunuz. Biz her ikisini de kullandık bungalovların bir tarafı cam kaplı ve yıldızları izleyebiliyorsunuz. Temizdi ve lüks aramayanlar için  gayet yeterli bence. Kendi çadırları pek konforlu değil mat falan vermiyorlar.Ben şezlong minderlerini serdim gayet güzel de uyudum. Kahvaltı dahildi ve beklentimin üzerinde bir kahvaltıydı. Çalışanlar rahat adamlar hatta fazla rahatlar:) Ama bu tesisi önerir misin? derseniz öneririm parasına göre gayet iyiydi.
                    
           Fotoğrafların üzerine  tıklayarak daha yakından bakabilirsiniz!


Caliente bungalovs  -camping


Kabak koyu

2.önereceğim tesis ''Olive Garden Kabak''
Kaldığımız ''Caliente  Bungalov'' tesisinin hemen altında kalıyor.
Şimdi anlatacaklarım yüksek bütçeli arkadaşlar için uygun olabilir. Öncelikle eğer Kabak koyunda nerede yemek yenir? derseniz istisnasız 'Olive Garden''olmalı. Yemekleri harika, manzarası harika 15 yıllık  bir mekanmış. Havuzu var ve uçurumun kenarında yüzüyormuşsunuz hissi veriyor.Bu tesiste kalmadık ama kalmış kadar olduk. Öğle yemeğini orada yiyip havuzu kullandık adeta büyülendik. Çünkü tepede karşınızda koca bir dağ var. Akdeniz ve havuzun muhteşem birleşimi bir manzara.Fotoğraflar bunu gayet güzel anlatıyor zaten. Kaliteli yemek yemek isterseniz buraya gelin ve havuzunu kullanın o manzarayı yaşayın!


Olive Garden

  Kabak koyuna gelince;

Ulaşmak için  patika yoldan yürüyerek indik(İsterseniz servisler var 5 tl ye inip çıkıyorsunuz-2017 fiyatı)Spor ayakkabıyla inmek daha akıllıca olurdu çünkü terlikle zorlandım. Koya diyecek birşey yok turkuazın en güzel tonlarına sahip. Denizi 1 adımda derinleşiyor. Denizin iyice tadını çıkarıp yine kamp alanına çıkarken 1. gün servisle çıktık çünkü hava kararmıştı. 2. gün yürüdük alışıksanız yürüyün bence.

Doğadan uzaklaşmak istemiyorum çünkü özgür hissettiğim tek yer.Kendimi dinlediğim tek yer. Çünkü orada düşünüyorum, orada  hayal kuruyorum, özlüyorum, üzülüyorum yada mutlu oluyorum. Gereksiz korkuları yenip birşeyleri hissetmek lazım. Gece olunca çadırın fermuarını yavaşça kaldırıp yıldızları izlemek ,gecenin de sesi varmış  öğrenmek lazım.Yaşayabiliyorken bazı şeylerin kıymetini bilmek lazım. O zaman 5 yıldızlı otelleri değil sonsuz yıldızlı doğayı seçin  o halde çıkın çıkın gezin :)

Ulaştığım herkese sevgiler.
Olive Garden Otel





Kabak koyuna patikadan inerken görülen  manzara












13 Ekim 2015 Salı

Akyaka-Palamut Bükü-Knidos-Datça-Ölüdeniz-Kelebekler Vadisi

Palamut Bükü
  Bir haftalık Muğla tatilimi ayrıntılara çok fazla girmeden kısa ve öz tutmaya çalışacağım.
  Yurt dışında tanıştığım Erasmus arkadaşlarımla kamp yapmaya karar verdik. Daha sonra İzmir ile Muğla arasında gidip geldik ve sonunda Muğla'da karar kıldık. Hepimiz farklı şehirlerden yola çıktık ve 21 Ağustos 2015 sabahı Muğla otogarın da buluştuk. Amacımız  otostop ile gezmekti. Yarı planlı yarı plansızdık. Muğla otogardan çıkınca karşımızda direk ana yolu gördük. Sağ istikametinden dahada ilerleyip bir kavşak noktasına geldik. Otostop için daha doğru bir nokta oldu.
   Ve Başlıyoruz...
   İlk olarak Akyaka ya geldik. Baya küçük şirin tatil köyü diyebiliriz.Plajın  ilerisine gittikçe deniz güzelleşiyor  dupduru bir denizi var. Yeşil ile mavinin  birleştiği güzel bir yer. Sahilin sonuna doğru yürüdüğünüz zaman kayalıklardan yukarıya doğru çıkınca manzara kendini belli ediyor ve ayrıca kamp alanına  da ulaşıyorsunuz. Ayrıca evlerin tek renk olduğu da dikkat çekiyor. Tek gecelik çadır ücreti 30 TL idi. 1 gün yetti bize ve tek gece kalıp sabah erkenden ayrıldık.
Knidos Yolu


Knidos Yolu
Knidos Manzaraları
Keçileri bu sefer kaçırmadık















Bir sonraki durağımız Marmaris biraz dolandık  birkaç saat kalıp Palamut büküne yola çıktık. Zaten yerli halkın fikrini sorduğumuzda bize 'Palamut Bükü' nü önermişlerdi. Marmaris'e çadır atmaktansa  Palamut büküne atmak daha mantıklı diye düşündük. Ve iyi ki düşünmüşüz. İşte tam olarak budur dediğim huzurlu, sakin yer 'Palamut Bükü'.
Cam gibi bir denizi var. Hele benim gibi  Karadenizli biri için bu önemli. Öyle gürültü , kalabalık falan yok. O kadar az insan var ki. Köyün içinden geçtik ve sahili gördük. Sol istikametten  ilerledik sahilin sonunda zeytin ağaçları var.İşte tam o zeytin ağaçlarının altına çadırımızı kurduk. Kamp atmak yasak değil. Gece serin ve rüzgarlı oluyor. Ateş yakmak yasak olsa da biz mangalımızı yaktık bir kenarda. Kampta çöp şişte tavuk, közde patates ayrı bir tatlı geliyor zaten. Gece sessizleşti etraf duruldu. Çok fazla ışık kirliliği olmadığı için yıldızlar inanılmaz parlaktı. Ben her zamanki gibi izledim onları. Sabahta çocuk gibi denizinden çıkmak istemedim.Etraftaki plaj işletmelerinin duş ve tuvaletlerini kullanabildik. Sabah pazarına rast geldik ve güzel bir Ege kahvaltısından sonra Knidos antik kentine doğru tekrar bir otostop yoluna koyulduk. Palamut bükünden Knidos'a gidiş biraz sıkıntılıydı. Parça parça gide gide anca Knidos antik kentine gidebildik ama bundan memnunduk çünkü bizim istediğimiz  yere gitmekten daha çok giderken yaşadıklarımız önemliydi.
Yeni insanlara farklı kültürlere şahit olup mutlu olduk. Knidos antik kenti güzel ama oraya  giderken ki yaşadıklarımız ayrı bir güzeldi.

Yazıköy'den geçtik ve o ne şirin bir köydür :) Köy kahvesinde çayımızı içtik. Araba geçmesini beklerken bizi Yazıköy 'e kadar getiren amcanın  ısmarladığı çayları içtik.Yaş ortalaması 75-80 olan köy kahvesine teşekkür notumuzu da bıraktık. Şunu çok net söyleyebilirim. Knidos'a giderken öyle manzaralardan geçiyorsunuz ki  Knidos antik kentini 'Beğenmesek te olur' diyebiliyorsunuz.
Keçi sürüleri, insanların olmadığı koylar, küçük adacıklar ucu bucağı görülmeyen denizin manzarası insanın zaten ruhunu doyuruyor. Denizle gökyüzün birbirine karışmış ayırt edilmiyor zaten. Sonsuz gibi. Knidos yolunda otostop çektiğimiz arabadan inip arkadaşımla yürüme  kararı aldık çünkü manzaraları ve keçileri kaçırıyorduk. Bir tarafta uçsuz deniz bir tarafınız dağ. 'Bende bu dağların nesine geldim' diyerekten şarkılı türkülü  yürüdük. Knidos'a giriş 10 tl idi.Müze kartta geçerli. Knidos antik kenti deniz kenarında ve etrafta yatların olduğu güzel bir yer.
   Knidos'tan sonra şansımıza Eski Datça'ya tek otostopla vardık.Çok acıkmıştım ve hayatımda ilk kez patlıcanlı börek yedim. Otostop'a  ikili ayrıldığımız için diğer arkadaşlarımızı bekledik. Geldikten sonra küçük dar sokaklarını hediyelik eşya satıcılarının ve kedilerin süslediği Eski Datçayı gezdik. Pazara gittik ve bizi çantalarla gören kimse para almıyor. Üstüne birde poşete fazla fazla yiyecek koyuyorlar. Onlar ne güzel insanlar yahu! Datçanın asıl olayı Can Yücel ve Can Yücel sokağı. Can Yücel sokağı sizi Can Yücel'in yaşamış olduğu eve götürüyor. Hikayesi büyük evin  tahta kapısını görüyorsunuz ve gözünüz bir süre kapıdaki yazılara, şiirlere takılıyor. (Şuanda bahsedeceğim şey gezinin en duygusal anı olabilir). Daha sonra arkadan birileri geldi ve evin kapısını açıp Can Yücel evine girdiler.
Sonra içeri giren bir bayan (Su) Bize içeriden Can Yücelin Şiir kitaplarından armağan ediyor. Bizde teşekkür edip ilerliyoruz tabi acayip mutluyuz. Mutluluğumuzu sesli yaşarken tam karşı evin bahçesindeki Van kedileri dikkatimizi çekiyor. Van kedilerini sevmek için izin aldık ve bir ablayla (Yağmur Abla )sohbet etmeye başladık.
Bizi baya yüklü çantalarla gören Yağmur abla:
Aynen şunları söyledi:
-Merhaba gençler geziyor musunuz? -Evet
Eski Datça
                      -Peki nerede kalıyorsunuz?  - Henüz yeni geldik nerede kalacağımız belli değil,bir yerlere çadır atacağız.
                      -Hava birazdan kararacak,sizin için zor olmaz mı?
-İşte ırın kırın edip gülümsedik :)
                      -Hadi bugün bende misafir olun, olmaz mı?   - ilk önce rahatsızlık vermeyelim diye nezaket yapıp sonra oluuur  diye gülümsedik.
Datçada misafir olduğumuz süper ev

Bizi misafir eden Yağmur abla ve Mehmet amca 12 senedir her yazı Datça'da geçiriyorlarmış. Can Yücelin ailesiyle aile dostu ve aynı zamanda komşular. Meğer Can Yücel evinin önünde bize şiir kitabı veren Can Yücelin kızı 'Su' yanındaki de Can Yücelin eşiymiş. O kadar duygulandık ki o gece etkisinden kurtulamadık.Onların aile dostlarıyla kaldığımız için çok şanslıydık. Eskiden Pansiyon olarak kullandıkları müthiş yer artık aile dostlarını ağırladıkları güzel bir ev. Adaşım olan Yağmur Ablaya teşekkürlerimiz bitmedi. Evinizi bize açtınız için teşekkür ederiz dediğimde ;'Burası hepimizin evi ve bir şeyleri paylaştıkça daha güzel oluyor'dedi. Uzun zamandır bu kadar alçak gönüllü bir söz duymamıştım. Mükemmel insanlarla kaldık birde çok şeker bir kızları var  'Tamara'. Evin  ve bahçenin her yerinde yalın ayak geziyor oynuyor, zıplıyor, eğlenebiliyor. Zamane çocukları gibi börtü böcek kaygısı korkusu yok. Lüks yaşamın verdiği kaygı umrunda değil. Tüm yazı bahçe içinde kedilerin  dolaştığı süper mütevazı bir evde geçiriyorlar. Hatıra fotoğraflarımızı da çektik. Ayrıca çamaşırlarımızı yıkadığımız ve duşumuzu alabildiğimiz için mutluyduk. Mehmet Amca süper sakin ve mütevazı olarak tanımlayabileceğim biriydi.Hatta kendinde var olan takdir edilesi özelliklerinin bilincinde olup, bunu gösterişsiz - uygun bir şekilde kullanan biri. Ve bu davranışından dolayı övgü aldığında böbürlenmeden kibarca cevap - tepki verebilen müthiş insan. Belki onları bu yazım sayesinde tanıyıp onlara anlatan birileri olur.
Resmen oradan ayrılmak istemedik. Mehmet Amca bizi  otostop çekebileceğimiz ana yola bıraktı bizde sevinç ve hüzün karışık bekledik. Fethiye yollarına koyulduk.Milliyetçi bir amcanın kamyonuna bindik. Oda bize nice nasihatlar verdi. Her arabadan farklı bir hisle iniyorduk.
 Bak kızım dedi.'Hayat Paylaşmaktır' Hayatta her şeyi kendin yaparsın ama paylaşırsan anlam kazanır. Ne güzel dedi onu.
Başka emekli çift 'Allah sizi iyi insanlarla karşılaştırsın kızım!'
ve 'Karım Çocuğumu emzirirken meme kanseri oldu dua edin' diyen başka biri ...
 Farkında olmadan onlardan bir şeyler öğrenip  hayatlarına dahil olduk. Hem üzüldük hem sevindik..












Fethiye Ölüdeniz'e vardık. Sahildeki ağaçların altına kurulduk. Karnımızı da o ağacın altında doyurduk. Biramızı da o ağacın altında içtik. Ölüdenizin sahiline çadır atmak yasak olduğu için havanın kararmasını bekledik. Sahilin sol kolundan en uca gittiğinizde ağaçlar var ve çadır kurmaya müsait.
Dışarıdan dikkat çekmiyor. Bizimle beraber çadır kuran çok grup vardı.
Matını uyku tulumunu alıpta sahilde uyuyanlarda.
Bende  matımı serdim kuma, ölüdeniz karşımda uyudum.
Sabah uyandığımda gökyüzünde yüzlerce paraşüt vardı.Yine hızla toparlanıp sıradaki durağımız Kelebekler Vadisi ne yola çıktık.
  Kelebekler Vadisi en çok adrenalin yaşadığım yerdi. Araba yolu olmadığı için ya tekneyle geçmek yada patika yoldan vadiden inmemiz gerekiyordu. Biz tabi ki patikadan indik. Sırtımızda kocaman çantalarla inmek bizi çok zor durumda bıraktı. Çünkü bazı yerler çook fazla dik ve alışkın olmayan biri için ürkütücü. Bazı yerlerde uçuruma çok yakın oluyorsunuz ve atlamanız zıplamanız da gerektiği için çanta sizin dengenizi bozuyor sendeliyorsunuz.
Çok dik yamaçlar var ve bazı yerlerde sadece oradaki ipi tutarak iniyorsunuz. Hatta bir ara orta parkura geldiğimde 'Yağmur sen buradan asla inemezsin yukarı tekrar da çıkamazsın
kaldın işte burada ne vardı dağdan inecek, artık bir helikopter gelir seni alır' tarzında düşünmeye başladım :D Sonra başka çarem olmadığı için cesaretimi toplayıp tamamladım.
Aslında çok tehlikeli değil fakat rahat, çantasız inmeniz gerek.
Birde kelebekler vadisi  sit alanı olduğu için hiçbir şekilde kaçak çadır kurdurtmuyorlar. 45 tl ödeyip wc-duş yemek kahvaltı içinde 1 günlük kampınızı yapabilirsiniz. Kesinlikle gidince 2-3 gün tadı çıkartılmalı tam bir saklı cennet.Hemde Kurtlar vadisi 'Memati' bile orada tatil yapıyor :)
Tek olumsuz şey var oda  çok fazla tekne geldiğinde deniz çok kirleniyor. Sabah erken yada akşam üzeri denizin keyfini çıkarın. Teknelerin belirli saati var
ve Ölüdeniz'e tekneyle dönüş yapabiliyorsunuz. Bir sonraki  gün kelebekler vadisinden ayrılıp Ölüdeniz 'e tekneyle döndük. (Tekne: 10 tl) .

  Artık tatilimizin sonuna gelmiştik.Arkadaşlarım tek tek evine dönmek için biryerlerden ayrıldı. Ölüdeniz den Antalya 'ya tek otostopla  Robokop abiyle gittik. Yolculuk boyunca sohbetine doyamadığımız  abiyle tatilimiz sona erdi. Sağolsun hiç konuşmadı.Burdan hepsine selam olsun. Güzel bi 10 gün yaşadık. Bizim bir sürü arabamız, bir sürü tırımız ve bir sürü arkadaşımız oldu.
    Ömrümüzden yıllar azalırken nefes alabileceğimiz gerçekten sevdiğimiz şeyleri yapmayı unutuyoruz. Hatırlamak lazım.Yazımı okuyan ve yazımın ulaştığı herkese sevgiler...


Yol Açık.. Yola çık!


Datça



Diğer Otostopçular

Kelebekler Vadisi

Kelebekler Vadisi'ne inerken

Kelebekler Vadisi

Kelebekler Vadisi'ne  inerken gün batar

Yol Arkadaşım
Resim yazısı ekle
Can Yücel

Can Yücel
Eski Datça'da misafir olmamıza  vesile olan Van kedisi  'Katy Perry''

 


  
Ölüdeniz


ve en güzel an .

24 Haziran 2013 Pazartesi

KUŞ CENNETİ (KIZILIRMAK DELTASI)

gündoğumu&günbatımı


Yine en maceralısından bir hikaye ye şahit edeceğim sizi…Biliyorsunuz ki ben Samsun da okuyorum.Dedik  sınavlar  bitti şöyle bi bisiklet turu yapalım.Biz hep bineriz bisiklete sahil boyu falan ama uzun yol hiç gitmemiştik.Rotamız bu sefer Samsunun Bafra ilçesine bağlı Kızılırmak deltası yani Kuş Cenneti .Bir kuşluk vakti güneş henüz yeni kendini gösterirken koyulduk yola.Ayaklara kuvvet ,pedalımız mübarek olsun dedik çevirdik…Samsundan yaklaşık 55 km  gideceğiz.Başlarda herşey iyi gidiyor,taki o güzel ,şirin bisikletlerin kötü yüzünü göstermesine  kadar.Bu demek oluyor ki poponuz acıyor arkadaş ! 
Neyse asvaltı ağlata ağlata  gidiyoruz gidiyoruz  gidiyoruz …Arabalar korna basıyor tabi haliyle bisiklet tepesinde dağ gibi yükle giden 2 körpecik genci görenler  tepkisiz kalmıyor .Hatta bazıları ‘’-eziyet bu eziyeet’’ diye bağırırken kimileri ‘’-uğurlar olsuun ‘’  diye bağırıyordu.İnsanlar farklı tabi.
Bisikletlerimiz Güneş ve Düldüle selam olsun


19 mayıs ilçesine varıyoruz.Yaşlı amcaların  camiden çıkıp yol üzeri uğrayıp sohbet ettikleri çınar altı kahvedeyiz .Yorgunluk çayımızı içip  devam ediyoruz.Güneşte çıktı tepeye ,yakıyor.Artık baya baya köy yoluna giriyoruz .Bizi inekler ,koyunlar ,çobanlar karşılıyor.İçlerinden  geçiyoruz  ‘’meee’’ seslerinin.Doğa ile iç içe ,en sevdiğim .Yol kenarında  elektrik direklerinin üzerine yuva yapmış leylekler  falan filan .Sonra baya  gidiyoruz güneş baya tepede öğlen  güneşi yakıyor, bir ağaç altına atıyoruz kendimizi.Uzanıyoruz soluklanıp kurbağa sesleriyle  dinleniyoruz .Hemen arkamızda çalılıktan çıtırtı geliyor .Benim reflexler  iyidir saniyesinde ayaklanıyorum 2 yılan kardeşi görüyorum .Benim ani kalkışım yılanı korkutmuş olsa gerek  yılancık kıvrıla kıvrıla uzaklaşıyor .Sonra doğal yaşama alışıp bakmıyoruz bile.Artık taşlı,stabilize yola girdik .Yavaştan göller görünmeye başlıyor acıkmayada başlıyoruz.Piknik yapan bir gruba rastlıyoruz yanlarına oturup sohbet ediyoruz.Teyzeler dayanamayıp bize anne şevkatiyle yaklaşarak tabaklara yemek doldurup elimize tutuşturuveriyorlar.Tabi aylardır  yaprak sarma ,rus salatası köfte  vs. gibi yemekleri bulamayan  garip öğrencilere  bakıyorlar huyunu sevdiğim Türk insanlarım.Yurdumun insanı diyorum ve yola devam…
Mandalar,koyunlar kuzular...
Artık bizi inek değil çirkinmi çirkin ürkütücü mandalar karşılıyor .Aman dikkat yolun ortasında yatanlar dik dik bakanlar ben yanlarından hızlıca geçerken hatim indirdim ne dua biliyosam okudum…Yavrusunu tehlike altında hissederse saldırıyorlarmış  falan.Türkiyenin en çok mandaya sahip  alanı burası hatta manda  bakan köylüye devlet manda başına yıllık 700 tl para veriyormuş.İyi para.Yollarda kuş gözlem kuleleri falan var .En sonuna doğru Orman ve Su İşleri bakanlığına bağlı kuş gözlem kulesine sahip alan var .Bizim için en güvenli yer oranın bahçesi olduğu için oraya attık çadırımızı sonra günbatımı fotoraflarını kaçırmadık. Gitmek isteyenler için  söyleyeyim eğer kamp yapmak istiyorsanız  etrafta binlerce manda var ve onları görünce 
 gündoğumu atları
kalmaktan vazgeçebilirsiniz .Çünkü gece çimlere yayılıyorlar kimileri geziniyo acayip  ürkütücü en güvenli beton alan ve telle çevrili bizim kaldığımız Orman ve Su işlerine bağlı alandır ;). Çim alana çadırınızı atabilirsiniz .Güvenli ve görevliler oluyor çok iyi davranıyorlar kuş gözlem kulesi,küçük bir sergi alanı ,teleskoplarla etrafı inceleme şansı  ve kafeteryası var.Kafeteryada  manda yoğurdu ,manda kaymağı ,manda sütü ve manda sütünden yapılmış dondurma falan mevcut ben yedim güzeldi.Manda sesleriyle ve çakalların uğultularıyla uyuduk .Bu arada  kesinlikle sinek kovar ilacınız olsun (off gibi).Sabah erken kalkıp gündoğumunu  kaçırırsanız  deltanın en güzel  havasını en güzel renkleri kaçırırsınız .Tüm atlar biraraya toplanıyor muhteşem bir görüntü,gölün içinde koşuyorlar sanki klibin içindeymiş gibi hissediyorsunuz.Son olarak çadırımızı toplayıp tekrar yola koyulduk.Asıl maceramız burdan sonra başlıyor desem yalan olmaz .Sabahın ilk saatlerinde tüm mandalar yola yayılıyor haliyle bisikletliyiz yanlarından geçmek zorundayız alternatif başka bir yolumuz yok.Ben mandaları görünce duruyorum panik yapıyorum manda gözünü bizden ayırmıyor.Ben korkudan geri dönüyormuş gibi falan yapıyorum .Çok feciii :/.Aslında onlar bizden korkuyor ama cüsselerini görünce siz daha bi korkuyorsunuz .Üstlerine sürsek kaçarlar ama bi  cesaret gelipte yapamadım. Sonra Can’ın baskılarıyla bir cesaret üstlerine sürdük  hiçte çekilme zahmetinde bulunmuyorlar.Yemin ederim sinirlerim yıprandı mandalar gerdi de gerdi beni :).Sürdük üzerlerine hep birden ayaklanıp koşmaya falan başlıyorlar tabi korkuyorlar  ama onlar koştukça ben acıyan popomla pedala daha bi sert basmaya hız kazanmaya çalışıyorum.Ve atlatıyoruz.Demeden tekrar manda sürüsü ve tekrar tekrar…Her karşıma çıktıkarında  kalbim çarpıyor ama deli cesaret  bismillah deyip sürüyorum  üzerlerine böyle böyle alandan çıkana kadar akla karayı seçiyorum.Ne mandaydı ama huuhh..Unutmayacağımm..İnekleri çok seviyorum arkadaş ! Meğer inekler ne tatlı ne sempatik hayvanlarmış .

yabani atlar


Geri dönerken artık yavaş yavaş kalça kemiklerimin morardığını falan düşünmeye başlıyorum.Asfalt yolun gözünü seveyim taşlı yoldan sonra .Baya yaklaşıyoruz Samsuna aslında yorulmuyoruz sadece oturmaktan popomuz feci olduğu için dayanamıyorum.Sonra Can bir sütçü kamyonetini durduruyor,  arkaya bisikletleri atıyoruz.birkaç dakika gidyoruz sonra  indiriyor bizi yolumuza devam ediyoruz.Samsuna geldik üniversite göründü .Benim yüzümden gülücükler saçılıyor.
 Yani kısa bir geçersem aslında kuş cenneti dedikleri yer güzel doğal kuşların sezonluk geldikleri biryer .Fazla gözde büyütülecek biryer değil yani beklenti çok çok yüksek tutulmasın ,çünkü herkes heryerde kuş var çeşit çeşit her dakika uçuşuyor  sanıyor ama öyle değil.Kuşlar ara ara aniden çıkıyorlar .Heryer manda ,yabani atlar var yollarda kaplumbağalar karşınıza çıkıyor gece çakal tehlikesi falan olabiliyor.Gün doğumu ve batımı çok iyi fotoğraflar alabilirsiniz.Günübirlik  için ideal biryer .Kuş gözlemciler için tabiki çok özel biyer.Balıkta tutabilirsiniz gölde.Asıl gitme zamanları Nisan –Mayıs gibi. Kamp alanı için en uygun yer en sona  doğru  görünen Orman  ve su işlerine bağlı yer.Doğal yaşam alanı ,yaban yaşam kendinizi belgeselde gibi hissedeceksiniz .Buda benim için güzel bir deneyim oldu ,zaten benim çilem nedir bi kampta domuzlarla ,bi kampta çakallarla mandalarla içiçe uyku tutmuyooor :).Toplamda 110 km  yol gitmişiz  ..Hadi biz  kendimize göre deli yol gittik sanıyoruz .Oyy diyoruz totomuz acıdı.Bu bisikletle dünyayı gezmek nasıl oluyor nasıl yani ?

 ’22 haziran 2013
Kızılırmak Deltası (Kuş Cenneti )
^_^

31 Ocak 2013 Perşembe

SLOVENIA / LJUBLJANA 'DA HAYAT VE ERASMUS


Ljubljana nasıl bir yer?
AKŞAM  NEHİRDEN GÖRÜNÜŞ


   Öncelikle; Ljubljana başkent olduğu için gözünüzde büyüyebilir .Bir günde gezebileceğiniz tarzda küçük bir yer.Ama güzel bir yer.Nehirin etrafı erasmus hayatınız boyunca  en sık vakit geçireceğiniz en güzel yer olacaktır .Nehrin etrafında güzel ,şirin kafeler var.Gündüzleri veya akşamları sokakta  gösteri yapanlar,akordeon  çalanlar ,canlı müzik yapanlar şehre hoş hava katıyor .Şehiriçinde heryere yürüyerek gidebilirsiniz.Şehir güvenli heryerde karşınıza polis çıkabiliyor.Kurallı bir yer trafik ışıklarına ,trafik işaretlerine herkes uyuyor uymak zorunda aksi takdirde en basit kırmızı ışıkta geçtiğiniz zaman ceza yiyebiliyorsunuz.Bu yaya veya bisiklet hiç farketmiyor.Çok kalabalık bir şehir değil akşamüzeri sokaklarda insanlar seyreliyor Christmas zamanı hariç.Hatta tektük insan oluyor.İnsanlar kendi halinde sakin bir şehir.

DRAGON BRİDGE
SOKAK SANATÇILARI





PEMBE KİLİSEDEN GÖRÜNÜŞ

Ljubljana ‘da yemek-içmek  nasıl?
   
Öncelikle  öğrenciyseniz çok şanslısınız.Öğrenci bon’u diye bir şey var ve siz bu sayede çok çok ucuza lüks yiyebiliyorsunuz.Bu şu demek ;Siz güzel bir restoran’a gidip içecek,çorba,salata ,ana yemek ve tatlı yiyorsunuz.Sonra  3-4 euro  ödüyorsunuz çıkıyorsunuz.Gerisini sizin yerinize devlet ödüyor.Bu sayede her  türlü  mutfaktan yemek tadabiliyorsunuz.İsterseniz İtalyan, isterseniz Meksika , Hint olmadı dönerci, vejeteryan veya pizza restorantları var yani hertürlü çeşit yemek var, bu konuda rahat olabilirsiniz.

LJUBLJANA KALESİ
KİLİTLİ KÖPRÜDEN BİR PARÇA


Ljubljana  ‘da genel  fiyatlar nasıl?(hediyelik,kıyafet,kozmetik ürünleri gibi)
Hıım burda yemek konusunda ki kadar şanslı değilsiniz  ne yazıkki.Kıyafet  olarak bakarsak Türkiyede ki fiyatların aynısı fakat Euro  versiyonu.Spor malzemeleri veya kıyafetleri konusunda  çok uygun mağazalar var.Önerebileceğim;Spor direct,giga spor gibi.Buralarda çok çok uyguna spor  malzemeleri bulabilirsiniz.Hediyelik eşya olarak bakarsak genelde el işçiliği  ile yapılan hediyelikler var ve pahalı.Porselenden tahtadan  veya camdan yapılmış süsler çok pahalı oluyor genelde.Zaten pazarlıkta yapılmıyor J.Kozmetik olarak  da pek ucuz diyemem.Yurtdışında parfümler çok ucuz olur falan derler ama burda değil.Siz sevdiklerinize bol bol karpostal  alın ,atın ,gönderin en güzel  hediye  o.Bir kart atmak  60 cent bu arada J.

DRAGON BRİDGE
KİLİTLİ KÖPRÜ











Ljubljana ‘da ulaşım nasıl ?

   Ulaşım kesinlikle çok basit çünkü sadece  halk otobüsleri var.Üniversiteniz  uzakta ise otobüs kullanıyorsunuz  benim gibi.Urbana kart alıyorsunuz  öğrenci için olanından.Zaten 2 çeşit kart var biri sarı biri gri .Sarı olanına ne kadar para yüklerseniz o kadar  kullanabilirsiniz.Fakat gri olanına  ayın başında 20 euro yüklüyorsunuz bir ay içinde istediğiniz kadar kullanabiliyorsunuz tercihim gridir.Çünkü  tek gidişlik 1,20 euro  ediyor.Hesaplarsanız bir ay içinde sarı kartla gri kart arasında ki farkı anlarsınız .Gri kart iyidir ;).Ayrıca yazın için bisiklet kesinlikle yeterli olacaktır size .Eğer kış dönemi için gelecekseniz bisiklet satın almayın derim.Zaten sokakta devlete ait bisikletleri çok ucuza kiralayabiliyorsunuz.Kışın zaten soğukyan bisiklete binilmiyor. Birde taksiler var 2-3 kişi bindiğinizde  çok çok ucuza 1-2 € ya  Ljubljana içinde heryere rahatlıkla gidebilirsiniz.(En ucuz taksilar Laguna &Metro  markalı olanlardır.)


Ljubljana ‘da iklim nasıl?
   
   Benim geldiğimde  mevsim yazdı yani yazın sonuna doğru diyelim.Yazın heryer  yemyeşil cıvıl cıvıl   oluyor .Herkes sokakta oluyor ,spor yapanlar oluyor ,köpek gezdirenler oluyor.Zaten yaz heryerde güzeldir.Gelelim sonbahar’a .Sonbahar gerçekten çok güzel oluyor burada. Zaten Ljubljana ‘da yeşillik yerler çok heryer sapsarı ve tupturuncu  oluyor .Çok hoş bi  görüntü  ve fotoğraf çekmek için çok güzel  manzaralar yakalayabilirsiniz.Sonra kış.Ben çok üşüyen  ve kışı sevmeyen biri olarak  dondum.Çok kar yağıyor ve 4-5 gün durmadığı oluyor.Heryer kara gömülü  ilk başta insanın hoşuna gidiyor fakat sonrası …Yerler buz tutuyor  soğuktan göller donuyor.Sonra dikkat edin benim gibi karda kışta kayıp kolunuzu  kırmayın J.Hastanelerde sürünmeyin.Bu hastane konusunada değineceğim.İklim böyle işte – 10 u gördüm ben .

KALEDEN KUŞBAKIŞI











Ljubljana ‘da sağlık sigortasının önemi ve hastaneler nasıl?

   Şöyle söyleyeyim kolum kırıldığı için bunu yazma gereği duyuyorum.1 senelik erasmus yapacaklar olanlar genelde  vize için  90 günü içeren sigorta yaptırıyor .Ben çok iyi araştırıp  biraz daha fazla para  ödeyip 180  günlük karşılayan  sigorta yaptırdım.İyikide yaptırmışım .Kolum kırıldı ve hastaneye gittim sadece film çekildi diye 105 €  masraf çıktı.Ayrıca bunun tekrar kontrolü var bir bu kadar daha masraf çıkıyor kontroldede. Ayrıca birde  alçıya falan alınsaydı herhalde 300 -400 € falan masraf çıkardı. Ama benim sigortam 180 günlük olduğu için yırttım bu masraftan .’’Amaaan bana bişey olmaz’’ demeyin bende öyle demiştim .Ayrıca hastanedeki doktorlar normal fakat yabancı olduğunuz için belge falan dolduruyosunuz yani acil bişey olsa öldünüz J.Çok çok yavaş işliyo hastalığınız çok acil görünmüyosa önünüze insan alıyorlar acilde tabi ki bu olay.Öyle işte ben 5 saat sadece bekledim J.

MEŞHUR ASMA AYAKKABILAR


Ljubljana ‘da  öğrenci yurtları  nasıl?
NEHİR


   Benim kaldığım yurt Rozna dolina idi.İlk önce Rozna ‘dan başlayayım en popüler en çok partilerin olduğu yurttur.Yurtlar  çok fazla sayıda  birsürü bina var bazısı normal, bazısı eski ,bazısı yeni yapım daha bi güzel .Benim yurdum normal bir yurttu mutfağı ,banyosu,tuvaleti odanın içinde değil koridor ile beraber kullanıyorduk.Fiyatı ise 85-90 € civarındaydı.Eğer yeni yurtlarda kalırsanız daha pahalı oluyormuş sanırım.Eveet , koridorlarda çıplak gezenler ,sigara içenler ,içki içenler, ot çekenler size abest gelmesin çok normaldir.Koridor dumanaltı  olabiliyor. Ayrıca genelde partiler mutfaklarda ,banyolarda oluyor  çok aşırı ses gürültüye kendinizi hazırlayın.Odanızda yalnız kalmak istiyorsanız oda arkadaşınızın Sloven olmasını isteyin her hafta sonu evlerine gidiyorlar bazıları nadir geliyor falan iyi oluyor.Rozna da hayat var, parti var ,ses  gürültü var.Birde Bezigrad  var .Burası üniversitelerin bulunduğu yer .Diğer bir yurt yeride Bezigrad .Aman ben ses’e gürültüye gelemem derseniz Bezigrad  sizin tercihiniz olabilir. Hem Bezigrad ‘ta  2 oda; aynı banyo,tuvalet ve mutfağı kullanıyor fakat bazı yurtları biraz eski.Bence çok çok daha iyi.Sakin kendin mutfağında yemeğini yap kendi yemek masanda ye.Tabi tercih meselesi .Birde yakınlık uzaklık açısından yurtları değerlendireyim.Eğer okulunuz Bezigrad’ta ise Rozna yurdundan 2 tane otobüse binmeniz gerekecek.Merkezde ise Rozna’dan yürüyerek  gidebilirsiniz çünkü Rozna Dolina  öğrenci yurdu merkeze yürüyerek 10 dk. Bezigrada gitmek için  otobüs kullanıyorsunuz .Eğer hem bezigradda  kalacaksanız hemde  okulunuz orda ise  2-3 dk da okulunuzda olursunuz .Çünkü Bezigrad yurtları kampüsün içinde.İnternet  var fakat kablolu J.

Ljubljana ‘da  ki hocalar nasıl?

Hocalar aslında iyi erasmuslu olduğumuz çin daha bi anlayışlı  gibiler.Yani öyle takan hoca modları yok Türkiye’deki gibi.Hocalar derslerden geçirmek için sebep arıyorlar .Yani Erasmuslu olduğumuz için sanırım.Yada ben resim okuduğum için J.

Ljubljana ‘dan gezi turuna çıkmak için en ideal ulaşım yolları nelerdir?

   Aslında bana kalırsa en temiz iş tren derim.Hem ucuz hem güvenli hemde en ideal o .Ama birkaç arkadaş toplanıp arabada kiralayabilirsiniz günlüğü 30 € falan.Ama  ;önemli bir nokta var,mesela italyaya gidiyorsunuz  her girdiğiniz ve çıktığınız şehir için  otoban parası ödüyorsunuz.Biz toplam 4-5 şehir gezdik ve toplam otoban parası 70€ falan ödedik.Benzinide cabası tabiki.En iyisi tren derim ben.Tabi uzun mesafeler için uçakları hep takip edin çok ucuza uçak biletleri  bulabilirsiniz.(Ryanair çok ucuz oluyor mesela.)


Ljubljana ‘da Christmas  ve yeni yıl nasıl oluyor?

LJUBLJANA 'DA CHRİST
   Öncelikle  şunu belirtmek isterim  ki Christmas ile yeni yıl aynı şey değilmiş.Ben ve birçok arkadaşım  Avrupalıların yeni yıl  ‘a Christmas dediklerini düşünmüştük ama değilmiş . 24-25-26 Aralık İsanın doğumunu kutluyorlar .Bu süre içinde kiliselere gidip dua falan ediyorlar.Ama yeni yıl bizimle aynı .Christmass  yaklaşırken meydanı süslüyorlar,tam ortaya bildiğiniz kocaman kanlı canlı çam ağacını dikiyorlar,heryerde sıcak şarap satanlar oluyor ,standlar kuruluyor cıvıl cıvıl oluyor.Şehre  hayat ,canlılık geliyor.Yaklaşık 10 gün tatil olmuştu.Bu süre içerisinde farklı seyahatler yapabilirsiniz.Biz chirstmas ta İtalya turu yapmıştık sonra yeni yıl günü  Ljubljana’ ya geri dönmüştük .Ben bu kadar güzel geçeceğini beklemiyordum fakat çok güzel geçiyor.Merkezde konserler oluyor.Zaten tam nehrin ortası  adım atılmaz halde kalabalık oluyor.Atmosfer sıcak herkes  kopuk yani yeni yıl Ljubljana da güzel ;)



   Hımm eğer gece hayatını seviyorsanız  her gece  gidebileceğiniz mekanlar var.Mesela haftanın belirli günleri belirli mekanlara gidiliyor.Mesela pazartesi  Parlament’e ,perşembe Compeneros’a,Cuma Metalkovaya ,cumartesi KMŞ ‘ya gibi.Tüm erasmusluların  ve Sloven geçlerin takıldığı en ünlü mekanlar bunlar.Sabahlara kadar eğlenebilirsiniz geceleri sokaklarda taxiler oluyor çok uygun  fiyata evinize yurdunuza dönebilirsiniz.3-5 € arası  taxi tutuyor.Yani Ljubljana küçük olabilir fakat gece hayatı konusunda hakkı yenmez J.