Anasayfa

13 Ekim 2015 Salı

Akyaka-Palamut Bükü-Knidos-Datça-Ölüdeniz-Kelebekler Vadisi

Palamut Bükü
  Bir haftalık Muğla tatilimi ayrıntılara çok fazla girmeden kısa ve öz tutmaya çalışacağım.
  Yurt dışında tanıştığım Erasmus arkadaşlarımla kamp yapmaya karar verdik. Daha sonra İzmir ile Muğla arasında gidip geldik ve sonunda Muğla'da karar kıldık. Hepimiz farklı şehirlerden yola çıktık ve 21 Ağustos 2015 sabahı Muğla otogarın da buluştuk. Amacımız  otostop ile gezmekti. Yarı planlı yarı plansızdık. Muğla otogardan çıkınca karşımızda direk ana yolu gördük. Sağ istikametinden dahada ilerleyip bir kavşak noktasına geldik. Otostop için daha doğru bir nokta oldu.
   Ve Başlıyoruz...
   İlk olarak Akyaka ya geldik. Baya küçük şirin tatil köyü diyebiliriz.Plajın  ilerisine gittikçe deniz güzelleşiyor  dupduru bir denizi var. Yeşil ile mavinin  birleştiği güzel bir yer. Sahilin sonuna doğru yürüdüğünüz zaman kayalıklardan yukarıya doğru çıkınca manzara kendini belli ediyor ve ayrıca kamp alanına  da ulaşıyorsunuz. Ayrıca evlerin tek renk olduğu da dikkat çekiyor. Tek gecelik çadır ücreti 30 TL idi. 1 gün yetti bize ve tek gece kalıp sabah erkenden ayrıldık.
Knidos Yolu


Knidos Yolu
Knidos Manzaraları
Keçileri bu sefer kaçırmadık















Bir sonraki durağımız Marmaris biraz dolandık  birkaç saat kalıp Palamut büküne yola çıktık. Zaten yerli halkın fikrini sorduğumuzda bize 'Palamut Bükü' nü önermişlerdi. Marmaris'e çadır atmaktansa  Palamut büküne atmak daha mantıklı diye düşündük. Ve iyi ki düşünmüşüz. İşte tam olarak budur dediğim huzurlu, sakin yer 'Palamut Bükü'.
Cam gibi bir denizi var. Hele benim gibi  Karadenizli biri için bu önemli. Öyle gürültü , kalabalık falan yok. O kadar az insan var ki. Köyün içinden geçtik ve sahili gördük. Sol istikametten  ilerledik sahilin sonunda zeytin ağaçları var.İşte tam o zeytin ağaçlarının altına çadırımızı kurduk. Kamp atmak yasak değil. Gece serin ve rüzgarlı oluyor. Ateş yakmak yasak olsa da biz mangalımızı yaktık bir kenarda. Kampta çöp şişte tavuk, közde patates ayrı bir tatlı geliyor zaten. Gece sessizleşti etraf duruldu. Çok fazla ışık kirliliği olmadığı için yıldızlar inanılmaz parlaktı. Ben her zamanki gibi izledim onları. Sabahta çocuk gibi denizinden çıkmak istemedim.Etraftaki plaj işletmelerinin duş ve tuvaletlerini kullanabildik. Sabah pazarına rast geldik ve güzel bir Ege kahvaltısından sonra Knidos antik kentine doğru tekrar bir otostop yoluna koyulduk. Palamut bükünden Knidos'a gidiş biraz sıkıntılıydı. Parça parça gide gide anca Knidos antik kentine gidebildik ama bundan memnunduk çünkü bizim istediğimiz  yere gitmekten daha çok giderken yaşadıklarımız önemliydi.
Yeni insanlara farklı kültürlere şahit olup mutlu olduk. Knidos antik kenti güzel ama oraya  giderken ki yaşadıklarımız ayrı bir güzeldi.

Yazıköy'den geçtik ve o ne şirin bir köydür :) Köy kahvesinde çayımızı içtik. Araba geçmesini beklerken bizi Yazıköy 'e kadar getiren amcanın  ısmarladığı çayları içtik.Yaş ortalaması 75-80 olan köy kahvesine teşekkür notumuzu da bıraktık. Şunu çok net söyleyebilirim. Knidos'a giderken öyle manzaralardan geçiyorsunuz ki  Knidos antik kentini 'Beğenmesek te olur' diyebiliyorsunuz.
Keçi sürüleri, insanların olmadığı koylar, küçük adacıklar ucu bucağı görülmeyen denizin manzarası insanın zaten ruhunu doyuruyor. Denizle gökyüzün birbirine karışmış ayırt edilmiyor zaten. Sonsuz gibi. Knidos yolunda otostop çektiğimiz arabadan inip arkadaşımla yürüme  kararı aldık çünkü manzaraları ve keçileri kaçırıyorduk. Bir tarafta uçsuz deniz bir tarafınız dağ. 'Bende bu dağların nesine geldim' diyerekten şarkılı türkülü  yürüdük. Knidos'a giriş 10 tl idi.Müze kartta geçerli. Knidos antik kenti deniz kenarında ve etrafta yatların olduğu güzel bir yer.
   Knidos'tan sonra şansımıza Eski Datça'ya tek otostopla vardık.Çok acıkmıştım ve hayatımda ilk kez patlıcanlı börek yedim. Otostop'a  ikili ayrıldığımız için diğer arkadaşlarımızı bekledik. Geldikten sonra küçük dar sokaklarını hediyelik eşya satıcılarının ve kedilerin süslediği Eski Datçayı gezdik. Pazara gittik ve bizi çantalarla gören kimse para almıyor. Üstüne birde poşete fazla fazla yiyecek koyuyorlar. Onlar ne güzel insanlar yahu! Datçanın asıl olayı Can Yücel ve Can Yücel sokağı. Can Yücel sokağı sizi Can Yücel'in yaşamış olduğu eve götürüyor. Hikayesi büyük evin  tahta kapısını görüyorsunuz ve gözünüz bir süre kapıdaki yazılara, şiirlere takılıyor. (Şuanda bahsedeceğim şey gezinin en duygusal anı olabilir). Daha sonra arkadan birileri geldi ve evin kapısını açıp Can Yücel evine girdiler.
Sonra içeri giren bir bayan (Su) Bize içeriden Can Yücelin Şiir kitaplarından armağan ediyor. Bizde teşekkür edip ilerliyoruz tabi acayip mutluyuz. Mutluluğumuzu sesli yaşarken tam karşı evin bahçesindeki Van kedileri dikkatimizi çekiyor. Van kedilerini sevmek için izin aldık ve bir ablayla (Yağmur Abla )sohbet etmeye başladık.
Bizi baya yüklü çantalarla gören Yağmur abla:
Aynen şunları söyledi:
-Merhaba gençler geziyor musunuz? -Evet
Eski Datça
                      -Peki nerede kalıyorsunuz?  - Henüz yeni geldik nerede kalacağımız belli değil,bir yerlere çadır atacağız.
                      -Hava birazdan kararacak,sizin için zor olmaz mı?
-İşte ırın kırın edip gülümsedik :)
                      -Hadi bugün bende misafir olun, olmaz mı?   - ilk önce rahatsızlık vermeyelim diye nezaket yapıp sonra oluuur  diye gülümsedik.
Datçada misafir olduğumuz süper ev

Bizi misafir eden Yağmur abla ve Mehmet amca 12 senedir her yazı Datça'da geçiriyorlarmış. Can Yücelin ailesiyle aile dostu ve aynı zamanda komşular. Meğer Can Yücel evinin önünde bize şiir kitabı veren Can Yücelin kızı 'Su' yanındaki de Can Yücelin eşiymiş. O kadar duygulandık ki o gece etkisinden kurtulamadık.Onların aile dostlarıyla kaldığımız için çok şanslıydık. Eskiden Pansiyon olarak kullandıkları müthiş yer artık aile dostlarını ağırladıkları güzel bir ev. Adaşım olan Yağmur Ablaya teşekkürlerimiz bitmedi. Evinizi bize açtınız için teşekkür ederiz dediğimde ;'Burası hepimizin evi ve bir şeyleri paylaştıkça daha güzel oluyor'dedi. Uzun zamandır bu kadar alçak gönüllü bir söz duymamıştım. Mükemmel insanlarla kaldık birde çok şeker bir kızları var  'Tamara'. Evin  ve bahçenin her yerinde yalın ayak geziyor oynuyor, zıplıyor, eğlenebiliyor. Zamane çocukları gibi börtü böcek kaygısı korkusu yok. Lüks yaşamın verdiği kaygı umrunda değil. Tüm yazı bahçe içinde kedilerin  dolaştığı süper mütevazı bir evde geçiriyorlar. Hatıra fotoğraflarımızı da çektik. Ayrıca çamaşırlarımızı yıkadığımız ve duşumuzu alabildiğimiz için mutluyduk. Mehmet Amca süper sakin ve mütevazı olarak tanımlayabileceğim biriydi.Hatta kendinde var olan takdir edilesi özelliklerinin bilincinde olup, bunu gösterişsiz - uygun bir şekilde kullanan biri. Ve bu davranışından dolayı övgü aldığında böbürlenmeden kibarca cevap - tepki verebilen müthiş insan. Belki onları bu yazım sayesinde tanıyıp onlara anlatan birileri olur.
Resmen oradan ayrılmak istemedik. Mehmet Amca bizi  otostop çekebileceğimiz ana yola bıraktı bizde sevinç ve hüzün karışık bekledik. Fethiye yollarına koyulduk.Milliyetçi bir amcanın kamyonuna bindik. Oda bize nice nasihatlar verdi. Her arabadan farklı bir hisle iniyorduk.
 Bak kızım dedi.'Hayat Paylaşmaktır' Hayatta her şeyi kendin yaparsın ama paylaşırsan anlam kazanır. Ne güzel dedi onu.
Başka emekli çift 'Allah sizi iyi insanlarla karşılaştırsın kızım!'
ve 'Karım Çocuğumu emzirirken meme kanseri oldu dua edin' diyen başka biri ...
 Farkında olmadan onlardan bir şeyler öğrenip  hayatlarına dahil olduk. Hem üzüldük hem sevindik..












Fethiye Ölüdeniz'e vardık. Sahildeki ağaçların altına kurulduk. Karnımızı da o ağacın altında doyurduk. Biramızı da o ağacın altında içtik. Ölüdenizin sahiline çadır atmak yasak olduğu için havanın kararmasını bekledik. Sahilin sol kolundan en uca gittiğinizde ağaçlar var ve çadır kurmaya müsait.
Dışarıdan dikkat çekmiyor. Bizimle beraber çadır kuran çok grup vardı.
Matını uyku tulumunu alıpta sahilde uyuyanlarda.
Bende  matımı serdim kuma, ölüdeniz karşımda uyudum.
Sabah uyandığımda gökyüzünde yüzlerce paraşüt vardı.Yine hızla toparlanıp sıradaki durağımız Kelebekler Vadisi ne yola çıktık.
  Kelebekler Vadisi en çok adrenalin yaşadığım yerdi. Araba yolu olmadığı için ya tekneyle geçmek yada patika yoldan vadiden inmemiz gerekiyordu. Biz tabi ki patikadan indik. Sırtımızda kocaman çantalarla inmek bizi çok zor durumda bıraktı. Çünkü bazı yerler çook fazla dik ve alışkın olmayan biri için ürkütücü. Bazı yerlerde uçuruma çok yakın oluyorsunuz ve atlamanız zıplamanız da gerektiği için çanta sizin dengenizi bozuyor sendeliyorsunuz.
Çok dik yamaçlar var ve bazı yerlerde sadece oradaki ipi tutarak iniyorsunuz. Hatta bir ara orta parkura geldiğimde 'Yağmur sen buradan asla inemezsin yukarı tekrar da çıkamazsın
kaldın işte burada ne vardı dağdan inecek, artık bir helikopter gelir seni alır' tarzında düşünmeye başladım :D Sonra başka çarem olmadığı için cesaretimi toplayıp tamamladım.
Aslında çok tehlikeli değil fakat rahat, çantasız inmeniz gerek.
Birde kelebekler vadisi  sit alanı olduğu için hiçbir şekilde kaçak çadır kurdurtmuyorlar. 45 tl ödeyip wc-duş yemek kahvaltı içinde 1 günlük kampınızı yapabilirsiniz. Kesinlikle gidince 2-3 gün tadı çıkartılmalı tam bir saklı cennet.Hemde Kurtlar vadisi 'Memati' bile orada tatil yapıyor :)
Tek olumsuz şey var oda  çok fazla tekne geldiğinde deniz çok kirleniyor. Sabah erken yada akşam üzeri denizin keyfini çıkarın. Teknelerin belirli saati var
ve Ölüdeniz'e tekneyle dönüş yapabiliyorsunuz. Bir sonraki  gün kelebekler vadisinden ayrılıp Ölüdeniz 'e tekneyle döndük. (Tekne: 10 tl) .

  Artık tatilimizin sonuna gelmiştik.Arkadaşlarım tek tek evine dönmek için biryerlerden ayrıldı. Ölüdeniz den Antalya 'ya tek otostopla  Robokop abiyle gittik. Yolculuk boyunca sohbetine doyamadığımız  abiyle tatilimiz sona erdi. Sağolsun hiç konuşmadı.Burdan hepsine selam olsun. Güzel bi 10 gün yaşadık. Bizim bir sürü arabamız, bir sürü tırımız ve bir sürü arkadaşımız oldu.
    Ömrümüzden yıllar azalırken nefes alabileceğimiz gerçekten sevdiğimiz şeyleri yapmayı unutuyoruz. Hatırlamak lazım.Yazımı okuyan ve yazımın ulaştığı herkese sevgiler...


Yol Açık.. Yola çık!


Datça



Diğer Otostopçular

Kelebekler Vadisi

Kelebekler Vadisi'ne inerken

Kelebekler Vadisi

Kelebekler Vadisi'ne  inerken gün batar

Yol Arkadaşım
Resim yazısı ekle
Can Yücel

Can Yücel
Eski Datça'da misafir olmamıza  vesile olan Van kedisi  'Katy Perry''

 


  
Ölüdeniz


ve en güzel an .