Anasayfa

15 Aralık 2012 Cumartesi

*FREE HUGS*


Resim yazısı ekle
Evet  Ljubljana ’da  Erasmus öğrencileri olarak yaptığımız  ‘FREE HUGS’ etkinliğini paylaşmadan duramadım.Şu ana kadar yaptığım en güzel ,en anlamlı etkinlikti.Kartonlara İngilizce ve Slovence olarak sarılmak bedava  yazdık ve Ljubljana ‘nın ana meydanına dağıldık.Bazı arkadaşlar penguen  ve ayı kostümü giymişler .Renkli bir görüntü oluşturduk meydanda .Herzaman meydana giderim ve zaman zaman etkinlikler görürüm ve bu benim çok hoşuma gider.Ama şimdi o etkinliklerin içinde bende bulundum ve o renkli havayı insanlara bende yaşattım.bunun için mutluyum.çok farklı insanlara sarıldım bugün.Beni etkilyenler oldu J.Yaşlı teyzelere ve amcalara ,koşturan insanlara ve tuhaf tuhaf ne olduğunu anlamaya çalışan insanlara gülümseyip sadece  kollarımı iki yana açmam yetti .Herkes çok sıcak kanlıydı.Yaşlı beyaz fötr şapkalı bir teyzeye sarıldım ve bana baktı anlamaya çalıştı .Bende sadece gülümsedim, teyzenin çat pat İngilizcesiyle dediği tek şey ‘good good ‘ sözüydü .Bunu duymak bana yetti.Teyze o an mutlu olmuştu J.Sonra yanıma gelen Sloven bir genç ‘hey benim çalıştığım yerde  biri var size sarılmak istiyor’ dedi .Beni oraya  götürdü.Yaşlı ve sıcak şarap satan  bir amca bana koşa koşa geliyordu ve sarıldı .O an şaşırdım ve yine mutlu oldum.Tabi  birde hiç gülmeyen çatık kaşlı insanlarla da karşılaştık.Onlara yapabileceğimiz tek şey gülümselemekti, bizde öyle yaptık.Ben iyi bir şey yaptığımızı düşünüyorum.belkide çok fazla sarılacak arkadaşı, yakını olmayan insanlara sarıldım, mutlu ettim.Bunu biranda olsa yaşatmış  olmak güzel.Üstelik hiç tanımadığınız insana sarılıyorsunuz ve çok içten oluyor.Ne kadar farklı ülke olsada farklı dili konuşsak ve farklı kültüre sahip olsakta sevginin dili yok ,bir tebessüm herkes için aynı şeyi ifade ediyor.
    Dilek ile günü bir kahveyle  kapatıyoruz. Sanırım konuşmadan karşılığını alacağımız en güzel ve en değerli şey tebessüm J.
Ljubljana \14.12.2012
Yağmur



ayı  ve penguenlerimiz
free hugs







güzel günden kareler
:)

6 Aralık 2012 Perşembe

Wroclaw / Kracow


                                                       İlk rotamız  Wroclaw.

   Can ile koyulduğumuz Polonya yolları… Öncelikle söylemek isterim ki ekimde kar gören masum köylüler modundaydık. Polonyalılar için  normal bir olay olan kar, bizi şaşırttı tabi .Gerçekten çok soğuk oluyor.Atkı ,eldiven ,şapka şart .Wroclaw küçük ve şirin bir şehir.Çok fazla aman aman bir yeri yok.Bazı yerlerde sosyalizimden kalan  evler  var dümdüz, sanattan yoksun.Şehir merkezi  ise güzel, rengarenk evler ardı ardına sıralanmış. Şehrin göbeğinde çok şirin bir görüntü veriyor.Daha sonra nehir geçiyor ve etrafında kiliseler çok güzel yeşillik alanlar var.Bu yedi cüceler hikayeside burda  geçmiş.Şehrin farklı yerlerinde  yedi cücelere rastgelebilirsiniz.Tabi minyatürlerine JHee birde ‘pierogi’ yemeden dönmeyin derim.Bizim mantımıza benziyor ama 3 katı büyüklükte .Tabi lezzetide bizimki kadar güzel değil.Birde ekmek asidi diye bir şey var gazlı,ama resmen bizim pekmezin içecek hali.Yani damak zevkleri bize pek uygun değil ama hani yemedim demezsiniz .Denemekte fayda var.Yemekler ucuz gidip yemeklerinden tadabilirsiniz.Derseniz ki; kaç gün de gezilir ? Bence bir gün yeterli.
gece görünüşü

şehir merkez
renkli yapıları

Wroclaw


yedi cücelerin minyatürleri
Gece kilise ve nehir 
sosyalizm den kalan evler dümdüz
ve sanattan uzak




Wroclaw
Wroclaw













 İkinci rotamız Krakow;
Ünlü ejderha heykeli


  Hani bir şehre ilk adım attığınızda  bir elektrik alırsınız ya onun gibi bir şeydi bizim için Krakow.Niyedir bilmem ama şehre  ilk varıp ‘ Sanırım biz burayı seveceğiz’ dediğimiz yerler konusunda hiç yanılmadık.Eveet şöyle  bi  tren garından uzaklaşıp merkeze geliyorsunuz .Sizi geniş bir şehir merkezi ,şirin cafeler,  restorantlar ,bembeyaz faytonlar karşılıyor. İşte tam oranın sıcacık bir havası var,göz doldurucu.Kilisesiyle,heykelleriyle ,faytonlarıyla hoş bir yer olduğunu söyleyebilirim.Birde tam ortada bizim hediyelikçi dediğimiz kapalı  pazar var,oranın bile ayrı bir havası var.Biz her gittiğimiz şehirden bir magnet alırız.JSanırım biz bunu geleneğimiz haline getirdik artık.Oradan güzel hediyelikler alabilirsiniz.Sonra bir restorant’a oturup kahvenizi yudumlarken insanları izleyebilirsiniz.Sonra uzun ince giden bir yol göreceksiniz .Heh işte tam o yolun sonu kaleye doğru gidiyor.Yol üzerinde bildiğimiz marka dükkanlar  yine hediyelikçiler falan var.Güzel bir cadde,havalı J.Sonra kaleye  çıkabilirsiniz geniş bir alana sahip bahçesi rengarenk ve ayrıca nehride görüyor.Zaten sonra nehre doğru inmeye başlıyorsunuz .Nehirde fena değil kıyısında  çok ünlü ejderha heykeli var.Aslında bence pek başarılı bir heykel değil fakat belli aralıklarla ağzından alevler çıktığı için ilgi görüyor.Ara sokaklarıda esrarengiz geldi bize,farklı sokakları var.Hatta ‘Schindler'in listesi’ filmi orada çekilmiş ilginizi çekiyorsa gidip  çekildiği yerleri görebilirsiniz.Polonya   yemek için olsun hediyelik için olsun  uygun bir yer .Genelde poça türü şeyler  ve tuzlu gibi görünen poça lar hep tatlı çıkıyor .Söylemeden geçmiyim dedim JYollarda Türkiye deki gibi simit satılıyor .Peki Türkiye simidine  benziyor mu ?Hayır  benzemiyor.Bizim simitlerimizdeki lezzet yok .Simit tadı değil de normal tuzsuz ekmek  tadı alıyorsunuz .Birde susamdan yoksun J
şehir merkezi
beyaz atlar beyaz faytonlar 
 Imm bence görülmeye değer bir yer.Yani son söz diyebilirim ki Polonya 'ya gidip Krakow 'a  gitmemek olmaz.
Yine olsa yine yaparım J.


kale 'nin içi
Şehir merkezi
Kaleden kuşbakışı nehir
Kapalı pazar
krakow sokakları


simitçi
kale içi

18 Kasım 2012 Pazar

Cinque Terre^^


(Monterosso, Vernazza, Corniglia, Manarola, Riomaggiore)
   
Corniglia 
   En büyük uğraşımız hayal etmekti. Dağların arasında saklanan 5 güzel köy... Öylece keşfedilmeyi bekliyorlar. Kuytuya çekilmiş ve çok fazla herkesin bildiği biryer değil. Dağların yeşilliği, denizin mavisi ve rengarenk evleriyle masallarda geçen renkli bir diyar Cinque Terre J. Biz eylül ayında oradaydık.Büyük şehirlerin gürültü kirliliğinden ve kalabalığından uzak bol bol yürüyüp, yorulup sonra kendinizi denize teslim edebileceğiniz bir yer. Akdeniz’i İtalyada keşfetmek bir başka oluyor. Genelde yaş ortalaması büyük biryer. Sokaklarında yürürken tonton dedelere,örgü ören teyzelere raslayabilirsiniz. Hem trenle hemde  patika  yolundan 5 köyün arasında ulaşıp sağlayabilirsiniz.Tabiki yürümenizi tavsiye ederim çünkü yürüyeceğiniz yerler  kesinlikle  keşfedilmeye değer  yerler.Köylerin arası  yürüyerek zaten  2 saat falan tutuyor .Yürürken denize nazır bir manzara size eşlik ediyor.Kuşbakışı çok iyi fotoğraflar çekebilirsiniz.Şuana kadar gittiğim yerler arasında en orijinaliydi.Kendine has biryer.Daracık sokaklarını seveceksiniz.Birde sanırım Avrupada Türk ‘e raslamadığım tek yer J.
   
   Biz Can ile  pahalı otellerin aksine öğrenci işi  olarak Levanto ‘da bir kamp alanında çadırımızı kurmuştuk(Pian di Picche Camping- Bu arada kamp sahipleri bu kadar güler yüzlü olabilirdi.). Çok daha uygun fiyata geliyor.Çünkü İtalya’nın pahalı bir yerindesiniz J.Zaten Levanto'dan bu beş köye trenle 5-10 dk sürüyor.İlk köy olan Monterosso belki beklentilerinizin altında bir yer olabilir.Çünkü benim fotoğraflarda gördüğüm Cinque Terre  profilini karşılamadı. Monterosso da sadece soğuk havada ,herkes bize bakarken denize girdik.JBenim fovorim Vernazza .Deniz kenarında kayalıkların ucunda kahvaltı ve gece şarap  keyfi unutulmaz.Corniglia’ da fazla kalamadık çünkü; küçük çaplı bir sel’e yakalandık J.Manarola’ da uzun bir yürüme yolu var ve tam karşışında denizle birleşmiş rengarenk evler  bulunuyor .’Burası tam fotoğraflık’ diyeceğiniz bir yer.Son durak Riomoggiore  ve gün batımının tüm yorgunluğumuzu  bir anda silip aldığı son köy.

 Dipnot:Cinque Terre tamamen Can’ın fikriydi.O bana söyleyene dek benim Cinque Terre den haberim bile yoktu.O güzel hayallerinin içine benide kattı sonra beraber hayal edip beraber tattık.
Teşekkür Can.


Monterosso -yaş ortalaması büyük  demiştim 
Monterosso
Vernazza (manzaraya kırmızı bir şarap eşlik ediyor)
Vernazza-kuşbakışı
(eğer yürürseniz bu manzarayı görebilirsiniz)
Vernazza
Vernazza
Vernazza
Monarola



Dar sokakları
Riomoggiore Günbatımı




Bahsettiğim Teyzeler 

12 Kasım 2012 Pazartesi


 *Venice*
Bir yaz günü değil de.’Yazdan kalma güzel bir günde Ziyaret-i Venedik.
Trenle başladım bu yolculuğa ve artık Venedik’e yaklaşmıştım.Tıpkı, heyecanla tren camına yapışan, dışarıya merakla bakan çocuklar gibiydim. Benim için heyecan verici ve özeldi. Hem Venedik’e gelmiştim hemde indiğimde beni karşılayacak bir sürprizim vardı. Şehri, trenden indiğim an hissettim. Kokusu burnuma kadar geldi.
Bir hikayeye başlar gibi gezmeye başladık Venedik’i. Kendimi bir filmin içinde gibi hissediyordum.Tren garından inerken bizi koca bir köprü karşıladı ve oradan sonra filmin içine bizde girdik.Vapurların oluşturduğu dalga sesleri, akordiyon sesleri, tanımadığınız bir sürü dil hepsi o kadar büyüleyiciydi ki. Gözlerimi kapatıp dinledim. Sonra bir fotoğraf gibi izledim şehri. Daracık sokaklarında kayboldum. Labirent gibi her yer her yere çıkarken kaybolmanın zevkini yaşadım. Evlerin sular üzerinde gemi gibi duruşuna hayran kaldım. Her ev kendi çapında bir adaydı sanki. Kiliseler, müzeler ve tarihi yapılar, mimari yapılar derken gözlerimiz sanata kültüre de doydu. Eğer hafızanıza unutulmaz bir Venedik manzarası kazımak istiyorsanız gün batımını kaçırmayın.Pizzadan falan bahsetmeyeceğim bile.
Sehri keşfetmek bizi yordu tabi ki .Bu tatlı yorgunluğu tren garında uyuyarak attık. Biraz estirdi o kadar.